21 Mayıs 2025

Şüpheden savcı yararlanıyor!

MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız'ın verdiği son hukuk dersinde "şüpheden sanık yararlanır" ilkesine dikkat çekmesi akıllara İmamoğlu soruşturmasını getiriyor. Seçilmiş belediye başkanı yaklaşık 60 gündür tutuklu ancak ortada iddianame yok. Kamuoyunu ilgilendiren davalarda, iddia edilen suçların önemli bölümü, “şüphenin” gerçek delil sayıldığını gösteriyor. Şüpheden savcı yararlanıyor!

MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, bir süredir düzenli olarak “hukuk dersleri” veriyor.

Halka açık bu hukuk derslerinden savcıların ve hakimlerin de yararlanmasını bekliyor olmalı.

Ancak mahkemelerdeki süreçlere bakınca hâkim ve savcılarımız bu derslerden yararlanmak konusunda pek istekli görünmüyorlar.

Yıldız, son dersinde “masumiyet karinesine ve şüpheden sanık faydalanır ilkesine” dikkat çekti.

“Duruşmaların aleni, davaların makul sürede sonuçlandığı, delillerin vasıtasız olduğu” bir hukuk düzeninin gerekliliğine işaret etti.

Mesela İstanbul’un seçimle iş başına gelen Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, tutuklanalı 60 gün oluyor.

Hâlâ ortada bir iddianame yok.

Basına yansıyan bilgilere göre savcılığın elindeki deliller “vasıtasız delil” niteliğinde de değil.

Gizli tanık beyanları, tutuksuz yargılama vaadi almış itirafçı ifadeleri “vasıtasız delil” sayılmaz.

Feti Yıldız Bey, bu davayı mı kastediyor bilmiyorum ama söyledikleri ister istemez bu soruşturmayı çağrıştırıyor.

“Şüpheden sanık yararlanır” kuralı, ceza hukukunun en önemli kurallarından biri.

Ancak bizim alaturka yargı sistemimizde tam tersi oluyor: Şüpheden savcı yararlanıyor!

Kamuoyunu ilgilendiren davalarda, iddia edilen suçların önemli bölümü, “şüphenin” gerçek delil sayıldığını gösteriyor.

MHP, AKP’nin iktidar ortağı sayılabilecek bir konumda.

Sanıyorum bu uyarıları yapma gereğini duymalarının nedeni hukukun siyasallaştırılmasından duydukları endişe.

Hukuk bir kere bu hale geldi mi, filmi geri sarmak o kadar kolay olmuyor çünkü.

Kolay olmuyor çünkü sistem, böylece kendini tekrarlar hale gelebiliyor.

İktidar el değiştirdiğinde, bir önceki dönemde yaratılan hukuk, yeni muktedirlerin, eski muktedirler üzerine uygulayacağı bir yönteme dönüşüyor.

Neresinden baksanız bir kısır döngü bu.

Bugünün muktedirlerinin hiç unutmamaları gereken bir gerçeği hatırlatayım: Her iktidar biter! Mutlak iktidarlar, mutlaka biter!

İktidardayken, muhalefetteymiş gibi düşünmeye çalışmakta yarar var.

* * *

Bu kadar hırsız, terörist vs. nereden çıkıyor?

Cezaevlerinde kapasite fazlası 106 bin kişi var. Türkiye'de, sadece cezaevleri kapasitesinin üzerinde iş yapıyor. Bu durum gösteriyor ki ya suç işlenmesi önlenemiyor ya da hapishaneye bir kere giren kişi ortamın şartlarına müdavim oluyor. Bizde mi tuhaflık var, yönettiğini iddia edenlerde mi?

Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de cezaevlerinin nüfusu 403 bin 60’a ulaştı.

Bu rakamı geçtiğimiz hafta yayımlanan gazetelerden aktardım.

Yani sayı bu son bir hafta içinde biraz artmış da olabilir, tahliyeler nedeniyle biraz azalmış olması da mümkün.

Artmış olması daha da mümkün çünkü sadece son 6 ayda hapishanelerin nüfusu 50 bin kişi artmış.

Hapishanelerdeki 346 bin 442 bin kişi hükümlü, 56 bin 618 kişi ise tutuklu.

396 cezaevi var ve toplam “yatak kapasitesi” 297 bin.

Yani yaklaşık 106 bin kişiye cezaevlerinde yer yok. Demek ki bazı cezaevlerindeki mahkumlar yataklarda dönüşümlü ya da “başlı-kıçlı” olarak yatıyorlar.

Cezaevleri, şu anda Türkiye’de kapasitesinin üzerinde “iş yapan” tek yer!

İmkân olsa İzlanda’yı satın alsak ve hapishane adasına çevirsek, yine de 10 bin kişi açıkta kalıyor. Acaba Trump, Grönland’ı satın almayı başarırsa yakın dostu Erdoğan’a bir kıyak yapar da adanın bir bölümünü bize hapishane olarak kullanmak üzere tahsis eder mi?

Adalet Bakanlığı’nın yeni yapacağı infaz düzenlemesi ile bu nüfusun biraz seyreltilmesi ümit ediliyor.

Ancak şimdiden söyleyeyim, bu işe yaramaz.

Daha önce de bu amaçla bazı infaz düzenlemeleri yapıldı, sonuçta yine aynı yere geldik.

Belli ki Türkiye’de suç işlenmesi önlenemiyor.

Suçluyu yakalamak ve hapse atmak üzerine bir düzenimiz var, suç ortamını ortadan kaldırmak mümkün olamıyor.

Muhtemelen hapishaneye bir kereliğine bile giren bir kişi, o ortamın şartlarında müdavim haline geliyor.

Ceza ve yargı düzenimiz caydırıcı değil, ceza infaz kurumlarımız da ıslah etmiyor.

Prof. Dr. Celal Şengör hakkında geçenlerde “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurum ve organlarını aşağılama” iddiasıyla dava açıldı.

Prof. Dr. Şengör, Türk halkının zekâsını gösteren IQ seviyesi hakkında yorumlarda bulunmuş.

Savcılık da bu iddiayı beğenmemiş, dava açmış.

Onun için bu yazacaklarımı dilimi ısırarak yazıyorum, ama öyle görünüyor ki Türkler son zamanlarda çıldırmış durumdalar ve hapse girmek için bahane arıyorlar gibi.

Yoksa bu kadar mahkûm ve tutuklu nüfusu nasıl biriksin?

Çünkü memleketi yönetenlere göre ülkede her şey yolunda. İş diyene iş, aş diyene aş hazır.

Ama yine de suç işlemeden duramıyorlar belli ki.

Yoksa sorun yöneticilerimizin bizlerden gerçekleri saklamasında mı yatıyor?

Bu kadar hırsız, bu kadar terörist, bu kadar katil aramızdan çıkabiliyorsa bizde mi tuhaflık var, bu ülkeyi yönettiğini iddia edenlerde mi?

* * *

Biraz da gülelim

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç:

“Dünyanın en şeffaf yargı sistemi Türkiye’dedir. Bu bir abartı değil, hakikattir.”

Desen: Tan Oral
OSZAR »

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı.

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu.

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ve futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

OSZAR »
\n\n\n\n\n\n\n\n\n\n\n
\n

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

\n

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

\n

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürüttü.

\n

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı.

\n

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu.

\n

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

\n

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

\n

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

\n

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

\n

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

\n

Gazete köşe yazılarından derlenen \"Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı\", \"Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma\", \"Aşktan Sonra Hayat Var Mı\", \"Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür\" isimli kitapları yayımlandı. \"Aşk Herşeyi Affeder mi\" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

\n

\"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci\" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ve futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

\n
\n

 

\n

 

\n
OSZAR »
\n","articleSection":"Yazı","publisher":{"@type":"Organization","name":"T24","logo":{"@type":"ImageObject","url":"https://t24.com.tr/logo.png"},"sameAs":["https://www.facebook.com/T24comtr","https://www.instagram.com/t24comtr","https://twitter.com/t24comtr"],"url":"https://t24.com.tr","contactPoint":[{"@type":"ContactPoint","contactType":"customer service","email":"[email protected]","areaServed":"TR","url":"https://t24.com.tr"}]},"datePublished":"2025-05-21T00:00:00+03:00","url":"https://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/supheden-savci-yararlaniyor,49988","mainEntityOfPage":"https://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/supheden-savci-yararlaniyor,49988"}]

Yazarın Diğer Yazıları

Nasıl bir deprem bekliyoruz, bilen var mı?

Bilim insanları arasında görüş ayrılıklarına neden olan "olası İstanbul depremi" için yapılması gereken, uluslararası bir kongre toplamak ve görüş ayrılıklarını giderecek bilimsel bilgiyi üretmek. Bu konuda bir girişimde bulunulduğunu duymadık. Beklenen depremin çok yıkıcı olmayacağı ortaya çıkarsa, rant ve inşaat işleri yatar diye endişe ettikleri için mi?

Muhalefete "dekoru tamamlama" görevi

Bahçeli'nin ikinci yol haritasına göre Meclis'te bir "Milli Birlik Komisyonu" kurulacak. Cumhur ittifakı bu komisyonda da çoğunluk olacak. Yapılmak istenen, iktidar açısından içilmesi zor olan ilaçları muhalefete de içirmek, muhalefeti de alınacak kararlarda ortakmış gibi göstermek

Politikacının “şeref, onur ve saygınlığı” meselesi

“Diktatör Erdoğan” yazılı pankartı kısa süre ellerinde tuttukları gerekçesiyle yargılanan ve serbest bırakılan üniversite öğrencilerinin duruşmasında Erdoğan’ın avukatı “Müvekkilimin şeref, onur ve saygınlığı zedelenmiştir” demiş. Teessüf ederim, gençlerin bu pankartı taşıyabilmesi Erdoğan’ın diktatör olmadığını göstermiyor mu?

"
"
OSZAR »