16 Mayıs 2025

Politikacının “şeref, onur ve saygınlığı” meselesi

“Diktatör Erdoğan” yazılı pankartı kısa süre ellerinde tuttukları gerekçesiyle yargılanan ve serbest bırakılan üniversite öğrencilerinin duruşmasında Erdoğan’ın avukatı “Müvekkilimin şeref, onur ve saygınlığı zedelenmiştir” demiş. Teessüf ederim, gençlerin bu pankartı taşıyabilmesi Erdoğan’ın diktatör olmadığını göstermiyor mu?

Üzerinde “Diktatör Erdoğan” yazılı bir pankartı kısa bir süre için de olsa elinde tuttuğu için 14 aydan, 4 yıl 8 aya kadar hapis cezası istemiyle yargılanan üniversite öğrencileri Esila Ayık, Arda Öğüşlü ve Mehmet Efe tutuksuz yargılanmak üzere 36 gün tutukluluğun ardından serbest bırakıldılar.

Duruşma sırasında savcı, öğrencilerin tutukluluk halinin devamını istemiş.

Bunu neden yaptığını tahmin edebiliriz.

Bizim memlekette daha önce suç işlememiş, mahkemede pişmanlık belirten iyi hâl göstermiş birisi, çok özel bir durum yoksa hafifletici nedenler filan da göz önüne alınıp alt sınırdan cezalandırılır.

Öğrencilerin “yatarı olmayan” bir ceza alacağını savcı da tahmin ettiği için tutukluluk halini, cezalandırma amaçlı olarak kullanmak istiyor.

Bu durum adalet sistemimizde bugüne kadar çok eleştirildi.

Bizzat adalet bakanları bile bunun yanlışlığına işaret etti ama siyasallaşmış yargı da bunu alışkanlık haline getirdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı da duruşmada “Müvekkilimin şeref, onur ve saygınlığı zedelenmiştir. Sanıklardan şikâyetçiyiz” demiş.

Cumhurbaşkanının avukatlarına teessüf ederim.

Recep Tayyip Erdoğan gibi bir politikacının “şeref, onur ve saygınlığı”, bir pankarta yazılı bir söz yüzünden zedelenmez.

Politikacıların “şeref, onur ve saygınlığı”, dışardan onu eleştirenlerin ne söylediğiyle değil, politikacının ne yaptığı, nasıl bir kariyer çizgisi izlediği ve sonunda politikayı ya da bu dünyayı bırakıp gittiğinde geride nasıl bir miras bıraktığı ile ilgilidir.

Onu da tarih yazacak zaten.

Yalnız burada bir parantez açayım, şu ana kadar biriktirdiği miras o kadar parlak sayılmaz.

Fethullahçılar tarafından kolayca kandırılması, hapislerde süründürülen muhalif politikacılar, anayasal haklarını kullanmak isteyenlerin başlarına örülen çoraplar derken, miras biraz tatsız görünüyor.

Elbette bu süre zarfında iyi yaptığı şeyler de olmuştur. Kimse mutlak olarak iyi, kimse de mutlak olarak kötü miras bırakmaz.

Ancak yaptığı iyi şeyler bir yana mirasın bu kısmı hiç hoş değil.

Allah ömür versin, kendisi 71 yaşında.

Cumhurbaşkanlığında süresi dolduğunda tekrar aday olup seçilmeyi başaramaz ise 7 Mayıs 2028 günü kendisiyle vedalaşacağız.

Elbette AKP içinde politikaya devam edecektir, böyle güçlü karakterler politikayı bırakıp evde çizgili pijamayla oturmayı sevmezler. Sanırım Emine Hanım da evde emekli bir politikacı istemez.

Ama dünya fani, bunu hepimiz biliyoruz, her canlı zamanı geldiğinde tatması gerekeni tadacak.

Onun için kendisine tavsiyem şudur ki mirası düzeltmeye çalışmasında yarar var.

PKK’ya silah bıraktırmak önemli bir adım, hayırla anılır.

Yaptırdığı yollar köprülerden bazıları yapıldıklarında lüzumsuzdu, milletimize maliyeti gereğinden fazla oldu filan belki ama gelecekte işe yararlar, onlar da hayırlı miras sayılır.

Ama kul hakkı var ki bu dünyada da ahirette de insanın peşini bırakmaz.

Vakit varken bu yanlışlarını düzeltmesini tavsiye ediyorum.

Yanlışları düzeltsin, gereksiz yere canını yakıp hapse attırdığı insanları bıraktırsın.

Merak etmesin, bunlar iyi insanlar, geçmişin peşine düşmez, helallik verirler; eminim!

İşte kötü olan böyle bir miras bırakmaktır.

Cumhurbaşkanı, her fırsatta kendi iktidarı süresince Türkiye demokrasisinin adım adım ileriye gittiğini de söylüyor.

Ne güzel.

Demokrasilerde, politikacılar en ağır eleştiriye bile açık olmalıdırlar.

Hele gençlik heyecanıyla söylenen şeylere daha da tahammüllü olmalılar.

Bugün Esila ve arkadaşları “Diktatör Erdoğan” diye pankart taşıyabiliyorlarsa bu zaten Erdoğan’ın bir diktatör olmadığını göstermiyor mu?

İnanmazsanız Bekir Bozdağ’a sorun. Kendisi hem avukat hem eski adalet bakanı.

Bu tür sözlerin kendisini tekzip ettiğini söylemişti ki haklıdır.

Buna “diktatör paradoksu” da diyebiliriz yani.

Diktatörsen, kimse sana diktatör diyemiyor, kafasını kestiriveriyorsun.

Diktatör değilsen, birisi sana diktatör dese bile bu söz kendisini tekzip ediyor, çünkü bunu diyenin kafası hâlâ omuzlarının üzerinde!

Yani birisini diktatör olmakla suçlayabilmek için esasen demokrasi içinde yaşıyor olmalısın.

Tıpkı Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, ileri bir demokrasi!

OSZAR »

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı.

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu.

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ve futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

OSZAR »
\n\n\n\n\n\n\n\n\n\n\n
\n

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

\n

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

\n

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürüttü.

\n

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı.

\n

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu.

\n

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

\n

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

\n

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

\n

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

\n

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

\n

Gazete köşe yazılarından derlenen \"Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı\", \"Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma\", \"Aşktan Sonra Hayat Var Mı\", \"Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür\" isimli kitapları yayımlandı. \"Aşk Herşeyi Affeder mi\" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

\n

\"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci\" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ve futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

\n
\n

 

\n

 

\n
OSZAR »
\n","articleSection":"Yazı","publisher":{"@type":"Organization","name":"T24","logo":{"@type":"ImageObject","url":"https://t24.com.tr/logo.png"},"sameAs":["https://www.facebook.com/T24comtr","https://www.instagram.com/t24comtr","https://twitter.com/t24comtr"],"url":"https://t24.com.tr","contactPoint":[{"@type":"ContactPoint","contactType":"customer service","email":"[email protected]","areaServed":"TR","url":"https://t24.com.tr"}]},"datePublished":"2025-05-16T00:00:00+03:00","url":"https://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/politikacinin-seref-onur-ve-sayginligi-meselesi,49918","mainEntityOfPage":"https://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/politikacinin-seref-onur-ve-sayginligi-meselesi,49918"}]

Yazarın Diğer Yazıları

Nasıl bir deprem bekliyoruz, bilen var mı?

Bilim insanları arasında görüş ayrılıklarına neden olan "olası İstanbul depremi" için yapılması gereken, uluslararası bir kongre toplamak ve görüş ayrılıklarını giderecek bilimsel bilgiyi üretmek. Bu konuda bir girişimde bulunulduğunu duymadık. Beklenen depremin çok yıkıcı olmayacağı ortaya çıkarsa, rant ve inşaat işleri yatar diye endişe ettikleri için mi?

Şüpheden savcı yararlanıyor!

MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız'ın verdiği son hukuk dersinde "şüpheden sanık yararlanır" ilkesine dikkat çekmesi akıllara İmamoğlu soruşturmasını getiriyor. Seçilmiş belediye başkanı yaklaşık 60 gündür tutuklu ancak ortada iddianame yok. Kamuoyunu ilgilendiren davalarda, iddia edilen suçların önemli bölümü, “şüphenin” gerçek delil sayıldığını gösteriyor. Şüpheden savcı yararlanıyor!

Muhalefete "dekoru tamamlama" görevi

Bahçeli'nin ikinci yol haritasına göre Meclis'te bir "Milli Birlik Komisyonu" kurulacak. Cumhur ittifakı bu komisyonda da çoğunluk olacak. Yapılmak istenen, iktidar açısından içilmesi zor olan ilaçları muhalefete de içirmek, muhalefeti de alınacak kararlarda ortakmış gibi göstermek

"
"
OSZAR »