09 Nisan 2025
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Cumhurbaşkanı’nı “cuntacı” diye suçlamasının ardından gösterilen tepkilere bakınca, aklıma bir halk deyişi geldi.
“İnsanoğlu gariptir, her lafı kaldırmaz” diye başlıyor.
“Anadolu irfanını” ne kadar yansıtıyor emin değilim ama sözün orijinalini bilenler bilmeyenlere söylesin. Ben “inek dersin kızar, sağarsın aldırmaz” diye tamamlamayı tercih ediyorum.
CHP Genel Başkanı neden bu kelimeyi tercih etti, bilemiyorum.
Bir kere Erdoğan’a uymuyor. Asker olmadığından değil tabii.
Cuntalar, askerler arasında kuruluyorsa “askeri cunta” olurlar. Pekâlâ sivillerin de cunta kurabilmeleri mümkündür.
Hatta cuntaların iktidar olması bile gerekmez. Bilmiyorum hatırlar mısınız, Bülent Ecevit’i CHP Genel Başkanlığı’na taşıyan süreçte Deniz Baykal’ın da liderlerden biri olduğu “Mülkiye Cuntası”ndan söz edilirdi.
Cunta, adı üzerinde küçük bir grubun bir kurumu, ülkeyi vs. yönetmek üzere bir araya gelmeleri ve aralarına başkalarını da almamaları durumunu tanımlar ki bu bizim Reis’e uymaz.
Erdoğan, her şeyi tek başına yönetmek isteyen bir karakter ve zaten bu Anayasa da onun bu isteğini yerine getirmek için bu hale getirildi.
Anayasa’nın verdiği yetkileri, vermediği yetkileri de bileğinin kuvvetiyle dâhil ederek kullandığı için Erdoğan’a “siyasal gücü tek başına elinde tutan kimse” anlamında “otokrat” demek mümkün.
Erdoğan’ın etrafında toplaşmış ve onun izni dışında hareket edemeyecek insanlar topluluğuna “cunta” sıfatını vermek fazla olur, bu sıfat o çevrenin çapını aşar.
Nitekim Özel, Erdoğan’a ilk kez “cuntacı” dediğinde tarih 29 Mart 2025, yer ise Maltepe miting alanıydı.
O tarihten 5 gün sonra 3 Nisan’da bir kez daha söyledi.
Erdoğan’ın adamlarının bu kelimeye tepki göstermesi için Özel’in CHP Kurultayı’nda da aynı kelimeyi tekrarlaması gerekti ki tarih de artık 6 Nisan olmuştu.
Sözcü’den Veli Toprak’ın haberine göre Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve 16 bakan ancak bundan sonra tepkilerini gösteren paylaşımlar yaptılar.
Belli ki “tepki gösterin” talimatı gelene kadar ellerine telefonlarını alamamışlar.
Böyle bir grupla ülkeyi yöneten karaktere elbette “cuntacı” denmez.
Kim bilir, kızanlar da belki de bu yüzden kızıyorlardır: Bizde sahip olmadığımız bir güç vehmediyor, Reis’i kızdıracak diye!
Öte yandan tepkiler arasında iki tanesi var ki üzerinde durmaya değer.
Biri Dışişleri Bakanlığı’na bakmakla görevlendirilmiş memur Hakan Fidan’ın tepkisi.
Özel’e “haddini bil” diyor ki sıfatı bakan da olsa, gerçek pozisyonu tayin edilmiş kamu görevlisi.
“Eski Türkiye” olsa “siyasete bu kadar meraklıysan memuriyetten ayrıl, seçime gir” denilirdi.
Bir kere seçime girmeye teşebbüs etmiş onda da amirinden izin alamadığı için adaylığını çekmek zorunda kalmıştı, hatırlarsınız.
Yani böyle konularda konuşmak bir “had” meselesiyse o hadde siyaseten sahip olan esasen Özgür Özel, Hakan Fidan değil.
Zaten politik konularda konuşmak, yorum yapmak, iddiada bulunmak böyle “haddini bil” gibi bir kavramla karşılanıyorsa o memlekette cuntadan da söz edilebilir, otokrasiden de totaliterlikten de.
Siyaset yapmak, ağır eleştiri sınırını aşacak derecede siyasi eleştiri yapmak demokrasilerde herkesin “haddinde” olan bir durumdur, devlet memurları hariç!
MHP Genel Başkanı da “cuntacı” sözüne kızanlardan.
İşin ilginci aradan geçen yarım yüzyıldan fazla zamana rağmen bugün Türk siyasetinde hâlâ etkisini koruyan ama geçmişinde “cuntacılık” da olan bir tek kişi var ve onun fotoğrafı da MHP Genel Merkezi’nde asılı.
* * *
Avukatı Ahmet Özel, Erdoğan’ın Afrin operasyonuna karşı çıkan 170 aydın hakkında söylediği “alçak, tiksinti verici, lümpen, terör örgütünün maşası, mandacı artığı” ifadelerini “düşünce özgürlüğü” olarak nitelendirmişti, Erdoğan 1 liralık tazminat ödemekten kurtulmuştu |
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da kendisine “cuntacı” denilmesine kızdı ve avukatlarına talimat verdi, Özgür Özel hakkında hem 500 bin liralık manevi tazminat davası açtı hem de “Cumhurbaşkanına hakaret etti” diye suç duyurusunda bulundu.
Bunu Cumhurbaşkanı’nın avukatı Hüseyin Aydın’ın açıklamasıyla öğrendik.
Cumhurbaşkanı’nın avukatları bir ortak büroda mı çalışıyorlar yoksa her biri bağımsız büroların sahibi midirler, bilemiyorum.
Ama aynı konuda ağız birliği edebilecekleri bir çözüm bulmalılar.
Belki bir iki stajyeri bu amaçla görevlendirirler ki aynı konuda verdikleri dilekçeler arasında çelişki olmasın.
Hatırlar mısınız, bilmem: Erdoğan, Afrin operasyonuna karşı çıkan ve milletvekillerine mektup gönderen 170 aydın hakkında, “alçak, zalim, kapkaranlık, cahil, tiksinti verici, vatan haini, lümpen, terör örgütünün maşası, ahlaksız, mandacı artığı, ruhu kirlenmiş” gibi ifadeler kullanmıştı.
Aralarında Prof. Dr. Baskın Oran ve Şanar Yurdatapan’ın da olduğu aydınlar Erdoğan aleyhine 1 TL manevi tazminat talebiyle dava açmışlardı.
O davada Recep Tayip Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel idi.
Savunmasında şöyle diyordu (Nisan 2018):
“Düşünce özgürlüğü, demokrasinin temel ilkesidir. AİHM’e göre ifade özgürlüğü, devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şok edici veya rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir. Bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz.”
Bu savunma üzerine Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, davayı reddetmiş, Erdoğan 1 liralık tazminat ödemekten kurtulmuştu.
Yani aslına bakarsanız Erdoğan’ın avukatları da biliyorlar ki kamu görevini yerine getiren bir kişiyi ağır şekilde eleştirmek beklenmesi gereken bir durum.
Erdoğan da cumhurbaşkanı sıfatıyla yürütme görevini yerine getiriyor.
Bunun için de gerektiğinde saldırgan, şok edici veya rahatsız edici eleştiriyi bile hoşgörü ile karşılamalı.
Çünkü eleştirilemeyen, eleştirilmesi suç olan “yürütme organı” demokrasilerde olmaz.
Eleştiriden muaf yürütme organı sadece diktatörlüklerde, askeri cuntaların idarelerinde filan olur ki Erdoğan’ı bu konuma düşürecek olanın ağzını önce Erdoğan’ın yırtmasını beklememiz gerekir.
Avukat Hüseyin Bey’in iddiasını okuyunca, aynı müvekkilin bir başka vekili Avukat Ahmet Bey’in bu savunmasını hatırladım.
Hatırladın da ne oldu derseniz, bir şey olduğu yok.
Öyleyken öyle oluyor, böyleyken böyle!
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürüttü. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı. Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu. 1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı. Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı. 1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü. 2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu'nun CEO'luğu görevini üstlendi. 2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı. Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. "Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ve futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor. |
\nMehmet Y. Yılmaz kimdir?\nMehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu \nGazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürüttü. \n12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı. \nAskerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu. \n1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı. \nDaha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı. \n1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü. \n2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu'nun CEO'luğu görevini üstlendi. \n2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı. \nGazete köşe yazılarından derlenen \"Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı\", \"Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma\", \"Aşktan Sonra Hayat Var Mı\", \"Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür\" isimli kitapları yayımlandı. \"Aşk Herşeyi Affeder mi\" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. \n\"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci\" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ve futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor. \n | \n
\n
\n \n","articleSection":"Yazı","publisher":{"@type":"Organization","name":"T24","logo":{"@type":"ImageObject","url":"https://t24.com.tr/logo.png"},"sameAs":["https://www.facebook.com/T24comtr","https://www.instagram.com/t24comtr","https://twitter.com/t24comtr"],"url":"https://t24.com.tr","contactPoint":[{"@type":"ContactPoint","contactType":"customer service","email":"[email protected]","areaServed":"TR","url":"https://t24.com.tr"}]},"datePublished":"2025-04-09T00:00:00+03:00","url":"https://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/insanoglu-gariptir-her-lafi-kaldirmaz,49371","mainEntityOfPage":"https://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/insanoglu-gariptir-her-lafi-kaldirmaz,49371"}]
PKK’nın silah bırakmasının, Erdoğan ve ortağı tarafından bir zafer olarak sunulacağına ve bunun karşılığının oy olarak bekleneceğine kuşku yok. Ancak bundan yola çıkılarak Türkiye’nin de demokratikleşeceğini beklemiyorum
Selçuk Tengioğlu, ifadesinde kimseden talimat almadığını, "duygusal bir yapı içerisinde" kendini kaybederek Özgür Özel'e tokat attığını söylüyor. Erdoğan da saldırıyı "siyaseti şiddet zeminine çekmek isteyenler inşallah bu yaşananlardan ders çıkarır” ifadeleriyle kınadı. “Miting filan yaparsan yumruğu yersin, akıllanmazsan telef olursun” demek mi istiyor?
Erdoğan rejiminin yarı resmi yayın organı sayılabilecek gazetenin yazdığına göre “devlet içindeki aktörler ya da devlete tesir edebilen unsurlar” muhalefetin izlediği siyasetten “kaygılı” imiş. Bu siyaset tarzı, vesayet odağının “karşı tepkisini doğuracak ortamı bile hazırlıyor”muş. Hayırdır inşallah!
© Tüm hakları saklıdır.