02 Haziran 2025
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “yolcu değil hancı” olduğunu söyledi ve “emri hak vaki olana kadar da yine burada olacağız” dedi.
Bir dönem kendisine haritada yer gösterenler de olmuş ama onlar gitmiş, kendisi kalmış.
Her fırsat bulduğunda soluğu Körfez’deki Arap emirliklerinde aldığına bakınca, iki arada bir derede kaldığı izlenimi uyanıyor bende.
Bizlere de bir zamanlar adres olarak Moskova’yı gösterenler çıkmıştı; onları dinlemeyip kaldık da iyi mi ettik, bunu bilemiyorum.
Erdoğan aslında bu sözleri kendi siyasi çizgisi için söylüyor.
Evet, isabetle altını çizdiği gibi fikirler ve siyasi çizgiler kolayca silinip, yok edilemiyor.
Bunu kendi yaşamından da bildiğine göre başka fikir sahiplerine niye bu kadar haşin davranıyor, kendisine sormasını öneririm.
Ancak şu da var ki Erdoğan artık kendisi gitmek istese de gidemez.
Tek adam olma hevesiyle çıktığı yolda öyle bir “hukuk” yarattı ki tek çaresi emri hak vaki olana kadar o koltukta oturmanın yolunu bulmak.
Aradan 30 yıl geçtikten sonra diplomalar bile iptal edilebiliyor, iki üç “itirafçı” bulunduğunda hapisten ne zaman çıkabileceğinizi savcı dâhil kimse bilmiyor, “itirafçı” yoksa yaratmak için toplayabildiğiniz kadar adam toplayabiliyorsunuz vs.
Bizim memlekette “devri sabık” yaratmak, gücü elinde tutan için çocuk oyuncağı sayılır.
Enerjimizi böyle birbirimizle didişerek harcarız ama herkesin sırayla yüreğini soğutma imkânı bulabiliyor olması da meselenin bir başka boyutu.
Bir kere gücü eline geçiren o gücü hiç kaybetmeyeceği yanılsaması içinde yaşıyor. Ama azmedene sıra mutlaka geliyor.
Erdoğan’ın yaşadığı açmaz da tam olarak bu.
Gücü hiç kaybetmeyeceğini zannetti, her şeyi kendine göre tasarladı, bağımsız yargıyı ortadan kaldırdı ve şimdi görüyor ki kaybedebilir.
Elbette bunu gördüğü için peşin bir kabulle çekip gitmeyecek, emri hak vaki olana kadar ayak diremek isteyecek.
Otokrat seçimi kaybetmemek için her şeyi yapabiliyor ama seçimi ortadan kaldırmadığı sürece kendisi de için için biliyor ki bir gün kaybedebilir.
Türkiye için dönüm noktasına gelmemizin nedeni bu.
Otokrat artık normal bir seçimi kaybedebileceğini görüyor.
Ve önündeki seçenekler çok sınırlı: Seçimi, “kaybedeceği kesin” adaylarla yarışarak yapmak bir çare olabilir.
Bunun için yol temizliği gerekir ki şu anda denediği şeylerden biri bu.
Ancak bu yeterli olmayabilir.
Ekrem İmamoğlu’nu hapiste tutmak seçimde kaybedeceği kesin bir adayla yarışmanın garantisini vermeyecek.
CHP, başına iktidar gücüyle başka başka çoraplar örülmez ise İmamoğlu’nun yerine başka adaylar da bulabilir, Erdoğan’ı öyle de yenebilir.
Memleketin “bağımsız yargısının” CHP Kurultayı ile ilgili vereceği karar biraz da buna bağlı.
Ekrem İmamoğlu’nun görevden alınmasının ardından, bu köşede “Erdoğan ‘bu kadarı yeter’ diyebilir mi” başlıklı bir yazı yazmıştım. (21 Mart 2025)
Bu yazıyı da o yazıyı bitirdiğim gibi bitireyim:
“Moralinizi bozmak istemem ama çok daha ağır uygulamalar ve hukuksuzluklara hazırlıklı olalım.
Demokrasi ortak paydasında buluşmaktan ve haksızlıklara, hukuksuzluklara, kanunsuzluklara karşı bir arada durmaktan başka çare yok.
Bu arada çok can yakarlar, bunu da artık hep birlikte göze almak zorundayız.”
Erdoğan memlekette her şeyin tek sorumlusu ancak sanki Mehmet Şimşek ve politikaları karşısında elinden hiçbir şey gelmiyormuş gibi davranıyor ve kendi tabanına “çözerse yine Reis çözer” dedirtmeye çalışıyor. Onlar adına da üzgünüm, Reis bu sorunu çözebilecek bilgiye ve beceriye sahip olsaydı 23 senedir çoktan çözmüş olmalıydı |
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “faizi ve faize dayalı bir ekonomik sistemi meşru göremeyeceğimizi sık sık ifade ettim” dedi.
Söylediğine göre “faizsiz ekonomi özlemini gür bir sedayla dillendirmeye devam” edecekmiş.
Bu gür sesi, “ekonomiyi düze çıkarsın diye göreve getirilen” Mehmet Şimşek’in kulağına kadar gitmeyecek gibi görünüyor.
Aslına bakarsanız Recep Tayyip Erdoğan, “verin bu kardeşinize yetkiyi” deyip halktan yetkiyi aldığı günden beri bu memlekette olup biten her şeyin tek sorumlusu.
Zaten “otokrat” dememizin nedeni de bu.
Yürütme gücü elinde, yasama ve yargı güçleri de onun kaş göz oynatmasına göre davranıyor.
Bu kadar yetkiye sahip birisinin, sanki muhalefetteymiş gibi konuşması garip.
Kendisini tanımasak “kişilik bölünmesi” der geçerdik belki ama öyle değil.
Erdoğan, ekonomideki yetersiz performansını örtmek için böyle konuşuyor.
Sanki Mehmet Şimşek ve onun politikalarına aslında karşıymış da elinden bir şey gelmiyormuş gibi davranarak, kendi tabanına “çözerse yine Reis çözer” dedirtmeye çalışıyor.
Onlar adına da üzgünüm, Reis bu sorunu çözebilecek bilgiye ve beceriye sahip olsaydı 23 senedir çoktan çözmüş olmalıydı.
Türkiye’nin temel sorunu, üretebildiğinden çoğunu tüketmeye alışmış olması.
23 yıl boyunca izlenen özelleştirme politikalarıyla Cumhuriyet’in 80 yıllık birikimleri tüketildi ve taşa toprağa yatırıldı.
Bu sermaye birikimi, üretime yönelik verimli alanlara yatırılmış olsaydı belki bazı müteahhitlerle birlikte bazı yetkili kişilerin zenginleşmesi mümkün olmazdı ama ülkenin geleceği için hayırlı bir iş yapılmış olurdu.
Onun için şimdi kabahati faize atıyor ama bu konuda kendisinden başka suçlanacak kimse yok.
Üstelik hem kapitalist ekonomide ısrar etmenin hem de faize karşı çıkmanın tutarlılığı da yok.
Bu işlerde yarım hamilelik olmuyor.
Ekonomi bir bütün ve her şeyin bir maliyeti ve o maliyeti karşılayacak bir fiyatı var.
Faiz ise paranın fiyatından başka bir şey değil.
Nasıl bedavaya su bile vermiyorlarsa, bedavaya para da vermiyorlar.
Parayı kendin kazanman gerekiyor, onun için de kaynaklarını çarçur etmemeli, doğru işlerde kullanmalısın ki paran olsun, kimseden borç almak ve faiz ödemek zorunda kalma.
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürüttü. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı. Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu. 1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı. Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı. 1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü. 2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu'nun CEO'luğu görevini üstlendi. 2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı. Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. "Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ve futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor. |
\nMehmet Y. Yılmaz kimdir?\nMehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu \nGazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürüttü. \n12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı. \nAskerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu. \n1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı. \nDaha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı. \n1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü. \n2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu'nun CEO'luğu görevini üstlendi. \n2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı. \nGazete köşe yazılarından derlenen \"Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı\", \"Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma\", \"Aşktan Sonra Hayat Var Mı\", \"Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür\" isimli kitapları yayımlandı. \"Aşk Herşeyi Affeder mi\" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. \n\"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci\" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ve futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor. \n | \n
\n
\n \n","articleSection":"Yazı","publisher":{"@type":"Organization","name":"T24","logo":{"@type":"ImageObject","url":"https://t24.com.tr/logo.png"},"sameAs":["https://www.facebook.com/T24comtr","https://www.instagram.com/t24comtr","https://twitter.com/t24comtr"],"url":"https://t24.com.tr","contactPoint":[{"@type":"ContactPoint","contactType":"customer service","email":"[email protected]","areaServed":"TR","url":"https://t24.com.tr"}]},"datePublished":"2025-06-02T00:00:00+03:00","url":"https://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/erdogan-birakip-gitmeyi-goze-alamaz,50159","mainEntityOfPage":"https://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/erdogan-birakip-gitmeyi-goze-alamaz,50159"}]
Hakkında bunca süreye rağmen iddianame hazırlanmayan eski İBB Medya A.Ş. Genel Müdürü Dr. İpek Elif Atayman, küçücük bir cezaevi aracında, ani bir nakil kararıyla götürüldüğü Afyonkarahisar Kapalı Cezaevi’ne ranza verilmediği için beş gün süreyle yerde yatmış. Adalet Bakanı bu nakil kararının hangi gerekçeyle alındığını yüzü kızarmadan açıklayabilecek mi?
MHP Genel Başkanı, bayram mesajında “kurucu anayasadan” söz ediyor. Bahçeli’nin dilinin altında bir başka bakla var gibi geldi bana
İçişleri Bakanlığı’nın yeni düzenlemesine göre, daha güvenli bir sürüş ortamı yaratmak amacıyla 65 yaş üstündeki vatandaşlar her iki yılda bir, 80 yaşını geçenler ise her yıl doktor kontrolünden geçecekler. Öğrenmiş oluyoruz ki Türkiye’de otomobil kullanmak, devlet yönetmekten çok daha ciddiye alınması gereken bir şeymiş
© Tüm hakları saklıdır.